Sivas Kongresi’nde Afyonkarahisar Delegesi
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u feth ettikten sonra daha önce Rumeli’ye geçen Türkler yeni fetihlerde bulunarak devletin sınırlarını batıya doğru genişletmişler ve neticede Bosna Hersek bölgesine kadar yerler Türklerin eline geçmişti.
Osmanlı iskan siyasetine göre yeni fethedilen yerler boş bırakılmaz, bu yerlerde yaşayan halka İslamiyet’in ve Türklüğün tanıtılması için Anadolu’dan ve çevre beyliklerden insan toplulukları buralara gönderilir, iskan edilirdi. Nitekim Balıkesir civarındaki Karesi Beyliği’nden de Bosna Hersek bölgesine 1460’lı yıllardan itibaren iskan edilenlerin arasında da Kesrizadeler namıyla bilinen bir aile bulunmaktadır.
Bosna Hersek bölgesine yerleşen bu aile 500 yıl bu topraklarda yaşamış, Türklüğü ve İslamlığını muhafaza ederek buranın kültürünü de almış ve buradaki diğer topluluklar ile iyi geçinmiştir. Esasen Türkler Rumeli’ye ayak bastıklarında burada yaşan halk tekfurların zalimane idarelerinden bunalmış ve Türk idaresini sevinçle karşılamışlardı.
Osmanlı, Balkanları elinde tutabilmek için halka hoşgörüyle yaklaşmış, tabiri caizse Anadolu’dan çok Rumeli’ye hizmet götürmüştür.
Kesrizade ailesi 93 Harbi de denilen 1877-78 Osmanlı -Rus Harbine kadar Bosna’da yaşamış ve Türk olmalarına rağmen Boşnak olarak nitelendirilmişlerdir. Boşnak deyimi Hristiyan Sırplara Müslüman olduktan sonra verilen isimdir. Osmanlı’nın bu savaşta mağlubiyetinden sonra bu topraklar elimizden çıkmış ve burada yaşayan Müslümanlarda anavatana göç etmek zorunda kalmışlardır.
Gelenler ilkönce İzmir’in Tilkilik semtine yerleşmişler daha sonra Anadolu içlerinde Afyonkarahisar’da karar kılmışlardır. Bunda Afyonkarahisar’ın camisi bol bir şehir olmasının önemi büyüktür.(Bknz. Orhan Yavuz ‘’ Dedelerim camisi bol diye Afyonkarahisar Yerleşmiş’’ Taşpınar Dergisi sayı 17)
Afyonkarahisar’a gelen Bosna muhacirleri bugün Mecidiye Mahallesi’nin olduğu yere o dönem ki adıyla Çukurtarla mevkiine iskan edilmişlerdir. Kesrizade ailesi de buraya göç ederek 3.Mecidiye sokağının girişine 4 kardeş için evler yapmışlardır.
Afyonkarahisar’da pek çok yeniliğe öncülük eden Kesrizadeler o dönemde gayrimüslimlerin elinde olan ticari hayatta bir Müslüman Türk olarak ön plana çıkmışlardır. (Bknz. Afyonkarahisar’da 1912 Yılında Ticari ve Sosyal Hayat. Hasan Özpunar. Taşpınar Dergisi sayı 13 Yıl 2013)
İttihat ve Terakki Partisi’nin ülke yönetiminde söz sahibi olduğu 1910’lu yıllarda Kesrizade kardeşlerin en büyüğü olan Eyüp Ağa, bu partinin il başkanlığı görevini üstlenmiş, Kesrizade Salih bey ise zabit olarak katıldığı Osmanlı Ordusu’nda görev almıştır. Doğu Cephesi’nde Tortum’da (Gümüşhane) Ruslara karşı verilen mücadelede esir düşen Salih Bey, Beyaz Deniz’e yakın Vetluga Esir Kampına gönderilmiştir.
1.Dünya Savaşı sonrasında Mondros Ateşkes Anlaşması’nı müteakip Anadolu’da, işgaller başlamıştır. Bu süreçte Kesrizade Salih Sıtkı Bey esarettedir. Esaretten dönüş sonrası Salih Bey Milli Mücadeleye iştirak etmiş ve 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’ne Afyonkarahisar delegesi olarak katılmıştır. Bu dönemi şöyle anlatır;
‘’ 1335 yılı başında esaretten dönüşle Afyon’a geldim. Bir de ne göreyim. Doğum yerimde İngiliz, Fransız ve İtalyanlar tarafından işgal edilmiş herkesin eli böğründe, boyunlar bükük. İstiklalinden, istikbalinden ümitleri kesik ve tam bir ümitsizlik içinde sanki. Can çekişiyor, elim bir vaziyette. Kimi görsen ve kiminle dertleşsen alacağın karşılık bu gidişle, bu sahipsizlikle bittik,mahvolduk. Bu badireden silkinip kurtulmak, bir çıkar yol bulmak için çareler araştırmaktan ibaretti. Atatürk’ün kurtarıcı erli ve can verici sesi ufuklardan henüz görülmemiş ve duyulmamış olmasından dolayı herkes tam bir ümitsizlik içinde çırpınıyordu.’’[2]
Sivas Kongresi, milletin çaresizlik içinde çırpındığı günlerde bir umut ışığı olmuştur.. Bu kongrede alınan aşağıda ki kararlar da Onunda imzası vardır.
-Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.
-Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.
-İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
-Kuvay-ı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hâkim kılmak temel esastır.
-Manda ve himaye kabul edilemez.
-Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan’ın derhal toplanması mecburidir.
-Aynı gaye ile milli vicdandan doğan cemiyetler, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.
Afyonkarahisar’ın Yunanlılarca işgali üzerine Salih Sıtkı bey Yunan askerlerince aranan bir kişi olmuş, sık sık evi basılmıştır. Bu dönemde şehir dışında yaşamıştır. Askerler bu baskınlarında evde erkek olarak bulunan küçük yaşlardaki babamı alıp götürmüş sık sık nezarette kötü muamele etmişler, taşlar üzerinde yatırmışlar. Bu dönemde gördüğü muamelelerden dolayı verem hastalığına yakalanan babam genç sayılabilecek bir yaşta (45) vefat etti.
Atatürk Milli Mücadele sonrasında 1923 yılı Afyonkarahisar’ı ziyaretlerinde yanında eşi Latife Hanım beraber önce belediyeyi ziyaret etmiş, buradan da kendileri için süslenen faytona binerek Kesrizadelerin Mecidiye Mahallesi 3.sokakta ki evine gelmiş, burada kendilerine ikram edilen kahveyi içtikleri sırada gelen bir telgrafla acilen evden ayrılmıştır. Ne yazık ki bu ev muhafaza edilememiş zaman içerisinde yıkılmıştır.
Tarihimizde pek çok unutulmuş, isimsiz kahramanlar vardır. Bunlardan birisi de Kesrizade Salih Sıtkı bey’dir. Ne mutlu ki geçtiğimiz yıllarda Afyonkarahisar Belediye Meclisi yaptığımız müracaatı değerlendirerek bu kahramanımızın ismini uzakta olsa bir sokağa vererek yaşatılmasını sağladı.
Türklüğe, Türk tarihine hizmet etmiş ne kadar bilinen, bilinmeyen kahramanlarımız varsa Allah kendilerinden razı olsun, ruhları şadolsun.
[1] Emekli Tarih Öğretmeni
[2] ‘’Acı Günlerimizden ‘’ Salih Kesri. Taşpınar Dergisi sayı 31.Mayıs 1935 s.122-126